Sapma veya sapma sosyolojisi, resmi kuralları ihlal eden davranışları, eylemleri araştırmaktadır.12 Örnek olarak sapma sosyolojisi, toplum kuralların ihlalini, suç vb. durumları ele almaktadır.[3]Sapma teriminin olumsuz bir anlamı olsa da, sosyal kuralların çiğnenmesi her zaman olumsuz bir eylem oluşturmamaktadır. Bazı durumlarda kuralların ihlal edilmesine rağmen, davranış olumlu veya toplum tarafından kabul edilebilir olarak adlandırılabilir.3
Sosyal kurallar toplumların gelenek, görenek ve kültürlerine göre farklılık gösterebilir. Belirli bir toplumda ceza gerektiren eylem, diğer toplumlarda çok doğal bir şekilde karşılanabilir.4 Bu duruma örnek vermek gerekir ise; Singapur'da sakız çiğnemek yasak iken diğer ülkeler de sakız çiğnemek çok doğal bir şekilde karşılanmaktadır.5
Sapma; işlendiği yere ve zamana göre olumlu veya olumsuz karşılanabilir. Toplumlar arasında başka bir insanı öldürmek ciddi bir suç olarak kabul edilse de, savaş sırasında veya meşru müdafaa anında normal karşılanabilir.
Kuralların çiğnenmesi; resmi sağma veya gayri resmi sapma olarak iki tür olarak kabul edilebilir. Resmi sapma, toplum içinde var olan kuralların, yasaların çiğnenmesi ile oluşan suça denir. Gayri resmi sapma ise yazılı olmayan, sosyal yaşamın getirdiği ahlaki kuralların ihlal edilmesine denir. Gayri resmi sapma, genellikle toplumlar içerisinde oluşan sosyal tabulara karşı oluşmaktadır.6
Tabu, toplum tarafından sapkınlık olarak kabul edilen sosyal davranış biçimidir. "Tabu" terimi; "yasaklar", "izin verilmeyen" anlamına gelen Tongaca "tabu" kelimesinden gelmektedir. Bazı toplum tabuları, yasalar altına alınarak yasaklanmıştır ve cezaları mevcuttur. Diğer tabular ise toplum arasında utanç, saygısızlık ve aşağılanma olarak sonuçlanmaktadır. Tabu, evrensel değildir ancak birçok toplumda görülebilir. Toplumlar arasında tabular değişiklik gösterebilir.
Sapmaya neden olacak eylemler; toplumlara karşı bir isyan olabilir. Bir toplumda, bireylerin veya grupların davranışı, sapkınlık kurallarını nasıl oluşturduğunu belirler.7
Sosyolojide sapkın davranışı, tanımlayan üç sınıf mevcuttur.
Yapısal işlevselciler, toplumdaki sapmaların nasıl faktörlere maruz kaldığını ve nasıl bir araya geldiğini ve etkileşime girdiğini araştırır. Yapısal işlevselciler arasından en popüler isimler Emile Durkheim ve Robert Merton'dur.8
Émile Durkheim, sapkınlığın toplumlar arasında normal ve hatta gerekli olduğunu iddia ederdi.9 Sapkınlığın işlevlerini ise 4 madde de ifade ederdi:
Toplumun geneli birlikte sapma işlediğinde, toplumsal ahlak yok olur. Durkheim 1897 yılında toplumsal vicdanı, toplumun üyelerinin izlediği bir dizi sosyal kural olarak tanımlar.11 Toplumsal vicdan olmasaydı, kurumlarda veya toplum sınıflarında mutlak ahlak gözetilmezdi.
Robert K. Merton, gerilme / anomi teorisinin bir parçası olarak sapkınlığı hedefler ve araçlar açısından tartıştı. Durkheim anomisinde toplumsal normların karıştırıcı olduğunu belirtti. Merton ise bu teoriyi daha ileri taşıyarak, toplumsal hedeflere ulaşmanın meşru olmayan yolları olduğunu savundu. Bireyin toplumsal beklentileri ve izlediği araçların sapkınlığı anlamada yararlı olduğunu öne sürdü.12
Merton, sosyal hedeflere ulaşmak veya bu sosyal hedefleri, kabul/red etmek için 5 adet sapma türü tanımlamıştır.13
Edwin Sutherland, diferansiyel çağrışım teorisinde, suçluların sapkın davranışları öğrendiğini ve sapkınlığın doğal bireyin doğasında olmadığını öne sürdü. Bir kişi diğer kişilere karşı sapkın bir davranışta bulunduysa, suç davranışı öğrenilecektir.14 Edwin Sutherland, suçlu davranışının diğer tüm davranış biçimleri gibi öğrenildiğini savunmaktadır.
Sutherland, bireyler ve gruplar arasındaki etkileşimlerden, sembollerin ve fikirlerin iletişimini kullanarak teorisinde bazı temel noktaları özetledi. Sapma ile ilgili semboller ve fikirler olumsuz olsa bile elverişli olduğunda, birey sapma üzerine olumlu bir görüş alma eğilimindedir ve bu davranışların daha fazlasına başvurur.
Suç davranışı, diğer davranış türlerinde olduğu gibi öğrenilir. Bunun bir örneği şehir içi topluluklarda çete faaliyeti olabilir. Sutherland, "bir bireyin yakın arkadaşları çete ortamında ise, onlarla etkileşim halinde olması sonucu o bireyde çeteye dahil olabilecektir."15
Gresham Sykes ve David Matza'nın nötrleştirme teorisi, sapkınların gerçekleştirdiği eylemleri haklı göstermek için farklı tanımlamalara başvurabileceğini ifade eder.
Beş tür nötralizasyon vardır:16
Frank Tannenbaum ve Howard S. Becker, etiketleme teorisini yarattı ve geliştirdi. Becker, "toplumsal grupların, gerçekleştirdiği ihlaller oluşturulan kurallarda sapma yarattığına" inanıyordu.
Etiketleme, insanların başkalarının davranışını sapkın olarak adlandırdığı veya farklı bir şekilde yagıladığı "sosyal izleyici"nin toplumsal tepki süreci olarak ifade edilebilir.17
Bu nedenle etiketleme teorisi, kişinin sapkın olarak etkilenmesini içselleştireceğini ve buna göre hareket edeceğini ifade eder. Kısaca "sapkın" olarak etiketlenen bir kişi buna göre yaşayacaktır. Zaman geçtikçe "sapkın" etikete uygun sapmalar yaparak sapma oluşturan özellikler edinir.18
Bu teori, simgesel etkileşim olmakla birlikte, baskın grubun neyin sapkın olduğuna karar verme gücüne sahip olması ve etiketleme gücüne sahip olması nedeniyle çatışma teorisi unsurlarına da sahiptir.
Etiketlemede toplum genellikle çifte standart kullanır ve toplumun bazı kesimleri kayırmacılıktan hoşlanır. Bir grupta bazı davranışların iğrenç olduğu kabul edilebilirken, farklı bir grupta bu davranış görmemezlik gelinebilir veya kabul edilebilir bir davranış olarak karşımıza çıkabilir.
Sapkınlığın tıbbi hale getirilmesi, ahlaki ve hukuki sapkınlığın tıbbi bir duruma dönüştürülmesi, toplumun sapkınlığa bakış biçimini değiştiren önemli bir değişimdir.19 Etiketleme teorisi bu değişimin açıklanmasına yardımcı olur, çünkü eskiden ahlaki olarak değerlendirilen davranışlar artık nesnel bir klinik tanıya dönüştürülmektedir. Örneğin, uyuşturucu bağımlılığı olan insanlar "kötü" yerine "hasta" olarak kabul edilir."20
Edwin Lemert, etiketleme sürecini açıklamanın bir yolu olarak birincil ve ikincil sapma fikrini geliştirdi. Birincil sapma, sapkın herhangi bir şeyden etiketlenmeden oluşan sapmadır. İkincil sapma ise, kişinin sapkın etiketi ile bağdaşmasından sonra oluşan tepki eylemidir.21
İnsan bir suç işlediğinde (birincil sapma), ne kadar hafif olursa olsun, toplum insana sosyal cezalar getirecektir. Bununla birlikte, ceza mutlaka suçu durdurmaz, bu nedenle kişi aynı birincil sapkınlığı tekrar yapabilir ve toplumdan daha sert tepkiler alabilir. Bu noktada kişi topluma kızmaya başlayacak, toplum ise daha sert baskılar getirecektir. Nihayetinde, bütün toplum kişiyi sapkın olarak damgalayacak ve kişi buna tahammül edemeyecektir, ancak nihayetinde suçlu rolünü kabul edecek ve suçlunun rolüne uygun suç eylemleri gerçekleştirecektir.
Birincil ve ikincil sapma, insanların daha zor suçlu olmalarına neden olan şeydir. Birincil sapma, kişinin itiraf veya raporlama yoluyla sapkın olarak etiketlendiği zamandır. İkincil sapma, birincil sapmadan önce ve sonra gerçekleşen sapmadır. Suçlu olma adımları şunlardır:
Kırık camlar teorisi, yasaklı alanlarda çizim yapan grafiticilerin engellenmemesi daha büyük suçlara neden olacağını ifade eder. Bu küçük sapma eyleminde daha fazla polisin görev alması ileride oluşabilecek büyük suçların önleyicisi olacaktır. Kırık camlar teorisi, 1990'larda New York dahil birçok şehirde denendi. Dönemindeki suç ortalamasına kıyasla, teorinin denenmesi sonucu suç oranları %28 düşüş gösterdi.22
Kontrol teorisi, birey ve toplum arasındaki zayıf bağların insanları sapmaya daha çabuk ittiğini öne sürdü. Buna karşılık, kişinin toplum ile bağı varsa sapma olasılığı da düşmektedir. Bu teori, Travis Hirschi'ye göre, insanların neden sapkın veya suçlu davranışlarda bulundukları yerine, neden insanların sapkın veya suçlu davranışlardan kaçındığını sorgulamaktadır. Kontrol teorisi, sapkın davranışları caydırmak için normlar ortaya çıktığında geliştirildi. Buna göre insanlar sapmanın getirisinden ziyade bir gruba uyumun daha fazla şey kazandıracağına inanacaklardır. Eğer kişi ile toplum arasında güçlü bir bağ elde edilirse, sapma olasılığı da düşük olacaktır. Hirschi, kişinin toplumda bağı varsa kuralları takip edeceğini savunmaktadır. Bağ, pozitif ilişki içerisinde dört faktörden oluşur: fırsat, bağlanma, inanç ve katılım.23 Bu bağlardan herhangi biri zayıfladığında veya kırıldığında, birinin karşı çıkma olasılığı daha yüksektir. Bununla birlikte 1990 yılında Michael Gottfredson ve Travis Hirschi, Kendi Kendini Kontrol Teorilerini ortaya attılar. Güç ve dolandırıcılık eylemlerinin kişisel çıkar ve özdenetim amacıyla gerçekleştirildiği belirtildi.
Sınırlama teorisi, Walter C. Reckless gibi araştırmacılar tarafından kontrol teorisinin bir parçası olarak kabul edilir, çünkü aynı zamanda bireylerin suça karışmasını engelleyen düşünceler etrafında döner. Reckless, suçluluğun ve suçun ardındaki mantığı açıklamak için bitmemiş yaklaşımları inceledi. Toplumsal düzensizliğin, toplumsal sapma altında suç ve suç çalışmasına dahil edildiğini kabul ederek, istikrarsız bölgelerde yaşayanların, orta sınıf bölgelerde yaşayanlara kıyasla suç eğiliminde olmadığını iddia etmesine yol açtı. Bu iddia, halihazırda uygulanan teorilerin suç ve suçlulukla ilgili fikirlerin daha fazla araştırmak için ihtiyaç duyulduğunu veya daha derin bir bağlantı olduğunu kanıtlamaktadır. Bu gözlemler, "Neden bazı insanlar sosyal kontrolleri kırıyor ve diğerleri yıkmıyor? İyi bütünleşmiş toplumdaki nadir vakalar neden güçlü kontrol çizgilerini aşıyor?" Sosyal düzensizlik belirli bir çevre ile ilgili değildi, bunun yerine bir bireyin sosyal kontrollerinin bozulmasında yer aldı.24
Robert Crutchfield gibi çağdaş kontrol teorisyenleri, teoriyi yeni boyutta ele alarak, istihdamın kişilerin tutumlarını etkilemeyle kalmayarak, çocuklarının da tutumlarında değişikliğe neden olabileceğini ifade eder. Buna göre oluşabilecek yeni nesil kuşaklar da suça meyilli hale gelebilir. Buna karşılık anne ve babaların çalışma hayatına katılımı ile çocukların suça ilişkisi artmıştır. Tim Wadsworth tarafından yapılan bir çalışmada, daha önce Crutchfield (1993) tarafından öne sürülen ebeveyn istihdamı ile çocukların suçluluğu arasındaki ilişki ilk kez ampirik olarak gösterilmiştir. Bu çalışmadan elde edilen bulgular, istihdam kalitesi ve sosyoekonomik statü ile suçluluk arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılabileceği fikrini desteklenmektedir.25
Sosyolojide çatışma teorisi, toplumun yararlarını en üst seviyeye çıkarmak için mücadele edecek şekilde işlev gördüğünü ve bunun neticesinde siyasi değişimlerin, devrimlerini meydana geldiğini belirtir. Bu teori ile yoksul ve orta sınıfın göz ardı edildiği, belirli zengin zümrenin desteklenmesi ile zirveye çıkılabileceği varsayılmıştır. Çatışma teorisi, suçun temel nedenlerinin toplum içinde faaliyet gösteren sosyal ve ekonomik güçler olduğu görüşüne dayanmaktadır.
Bu teori aynı zamanda güçlü olanın suçu tanımladığını da belirtir. Bu şu soruyu gündeme getiriyor: bu teori kimin için işlevsel? Bu teoride yasalar baskı araçlarıdır: güçsüzlere karşı sert, güçlülere karşı daha az sert.
Marx sapkın davranışlar hakkında değil ancak proletarya ile çatışmaya neden olan yabancılaşma teorisindeki sapkın davranışlar hakkında inceleme gerçekleştirdi.
Birçok Marksist teorisyen, kapitalist devlet teorisini argümanlarında kullanmıştır. Örneğin Steven Spitzer, sosyal çöp ve sosyal dinamit üzerindeki burjuva kontrolü teorisini kullanmıştır; George Rusche'un emek için toplumsal kapasite ve altyapı ile ilişkili farklı cezaların analizini sunduğu biliniyordu. Tarih boyunca, daha fazla emeğe ihtiyaç duyulduğunda, cezaların ciddiyetinin azaldığını ve sapkın davranışlara toleransın arttığını teorileştirdi. Başka bir Marksist yazar olan Jock Young, modern dünyanın çeşitliliği onaylamadığı, ancak sosyal çatışmadan korkmadığı fikrini sundu. Bununla birlikte, geç modern dünya çeşitliliğe çok toleranslı olarak ifade etti.26
Michel Foucault, mutlak gücün yerini demokrasi alması ile birlikte işkencenin modern toplumlardan aşamalı bir şekilde kaktığına inanıyordu. Devletin sapkın bir kişi üzerine artık işkence uygulamasın artık gerek yoktu. Artık modern devlet adaleti ile tüm bireyler adil bir şekilde yargılanabilmekteydi.
Ayrıca kurumları, insanları disiplin yoluyla kontrol ettiğini teorileştirdi. Örneğin toplum kuramcısı Jeremy Bentham'ın tasarladığı "panoptikon" gösterilebilir.
Foucault, bir anlamda postmodern toplumun, bireylerin özgür iradesinin olmaması ile karakterize edildiğini teorileştirir. Bilgi kurumları, normlar ve değerler basitçe insanları kategorize etmek ve kontrol etmek için mevcuttur.
Praveen Attri, genetik nedenlerin sosyal sapmadan büyük ölçüde sorumlu olduğunu iddia ediyor. Kısaca, biyolojik faktörlerin suç ve sapmaya katkıda bulunabileceğini belirtiyor. Cesare Lombroso, bazı insanların genetik olarak suç davranışına yatkın olduğunu belirten Biyolojik Sapma Teorisini araştıran ve geliştiren ilk kişilerden biriydi. Suçluların daha önceki genetik formların bir ürünü olduğuna inanıyordu. Araştırmasının odak noktası Charles Darwin ve Evrim Teorisiydi. Lombroso, insanların suçlu doğduklarını ya da başka bir deyişle, biyolojik olarak daha ilkel ve hayvani dürtülerimizin daha baskın olduğunu teorileştirdi. Lombroso, araştırmasından Darwin'in teorisini aldı ve sapkın davranışlar açısından ilkel zamanları inceledi. İncelediği iskeletlerin çoğunlukla alçak alınları ve çıkıntılı çeneleri olduğunu keşfetti. Bu özellikler Homo Neanderthalensis gibi ilkel canlılara benziyordu. Doğuştan suçluları iyileştirmek için çok az şey yapılabileceğini, çünkü özelliklerinin biyolojik olarak kalıtsal olduğunu belirtti. Zamanla, araştırmalarının çoğu reddedildi. Araştırması Pearson ve Charles Goring tarafından reddedildi. Lombroso'nun araştırmasını yeterince kapsamlı hale getirmek için yeterince iskelet araştırmadığını keşfettiler. Pearson ve Goring, iskeletleri kendi başlarına araştırdıklarında çok daha fazlasını test ettiler ve kemik yapısının sapkın davranışla hiçbir ilgisi olmadığını buldular. Daha sonra Charles Goring, "İngiliz Hükümlü" araştırmasını yayınlayarak, bu teoriyi iyice çürüttü.
Orijinal kaynak: sosyolojide sapma. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Fotoğraflar: Pixabay | soyadı = İstock | arşivurl = https://web.archive.org/web/20211222083210/https://www.hurriyet.com.tr/seyahat/galeri-ilginc-yasaklar-diyari-sakiz-cignemek-araba-satin-almak-yasak-hatta-41694526/2 | arşivtarihi = 22 Aralık 2021}} ↩
Botterweck, Michael C., et al. (eds.). 2011. Everyday Sociology. Elmhurst, IL: Starpoint Press. p 152. ↩
Jensen, Gary F. 2007. The Path of the Devil: Early Modern Witch Hunts. Lanham, MD: Rowman & Littlefield. p. 88. ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page